6 Temmuz 2010 Salı

"İyimserliği Taklit Edemezsiniz"


"Sanırım elimizde kalan tek şey iyimserlik... Bilirsiniz iyimserliği taklit edemezsiniz."

Indigo'da sahne alan İngiliz grup Mattafix'in vitrindeki adamı Marlon Roudette'le dünya sorunları ve müzik hakkında konuştuk... 

Röportaj: Deniz Çiftçi


Şarkılarınızda hip-hop, reggae, blues, trip-hop gibi pek çok türlerin esintileri hissediliyor. Bu farklı türlerin yanı sıra yerel sanatçılarla da çalışıyorsunuz. Örneğin “Living Darfur”da Güney Afrikalı şarkıcı Zola’yla işbirliği yaptınız. Kendinizi bir “dünya grubu” olarak tanımlıyor musunuz?

Evet, sanırım Mattafix’e “dünya grubu” demek mümkün çünkü gittiğimiz her yerden ezgiler alıyoruz. Ayrıca şarkılarımız da tüm dünya hakkında ve tüm dünyaya sesleniyor. Bu yüzden evet, Mattafix bir dünya grubu. 


Siz 18 ay süren bir dünya turnesinden yeni döndünüz, bu turne müziğinizi nasıl etkiledi?

Aslında bunu açıklaması zor. Her gittiğimiz yerde pek çok farklı müzik dinledik. Turne sırasında şarkı yazmaya devam ettik. Albümde yer alan şarkıların bir kısmını değişik yerlerde yazdık, İsrail’de, Polonya’da... Albümde Güney Afrika müziği de var, Darfur var biliyorsunuz. Onun dışında albümü Oxford’da şehir dışında ıssız bir yerde kaydettik, rötuşlarını New York’ta yaptık. Sonuçta bu albüm biraz küreselleşmenin ürünü oldu gibi...

Sizin şarkılarınızda hep bir iyimserlik havası esiyor. İnternet sitenizde de amacınızın insanları biraraya getirmek ve biraz da olsa gülümseyebilmelerini sağlamak olduğunu yazmışsınız. Grubunuzun adı bile “sorun çözüldü” anlamına geliyor. Nasıl bu kadar iyimser olabiliyorsunuz?

Sanırım elimizde kalan tek şey bu, değil mi? Bir de bu kendiliğinden müziğimize dahil olan birşey. Sonuçta iyimserliği taklit edemezsiniz. Şunu söylemeden geçemeyeceğim, bence müziğin bu kaos, bu mücadele içinde oldukça önemli bir rolü var. En azından ben böyle düşünüyorum. 

Müziğinizin bir fark yaratabileceğine inanıyor musunuz?

Daha büyük bir hareketin bir parçası olarak, evet, müziğin bir fark yaratabileceğini düşünüyorum. Ancak elbette Mattafix tek başına birkaç konser ve birkaç klipten fazla birşey yapamaz. Ama gazetecilerle, Türkiye’deki, İngiltere’deki, dünyanın her yerindeki insanlar biraraya geldiklerinde, evet bir şeyler yaratabiliriz. Ama izole bir haldeyken zayıfız. 

Kendinizi “barış aktivisti” olarak tanımlar mısınız?

Hmm, bilemiyorum, sanırım bu gerçek barış aktivistlerine hakaret olabilir. (gülüyor). Biz protest bir müzik yapıyoruz, yani her zaman çok direkt bir şekilde olmasa da... Bunun yanı sıra müziğimizi kitlesel bir hareketle çok iyi bir şekilde birleştirebildiğimiz kanısındayım. En azından bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz ama bilirsiniz keşke daha fazlasını yapabilseydik... 

Siz “Living Darfur”un klibini bir mülteci kampında çektiniz, orada neler yaşadınız, neler hissettiniz?

İnanılmaz zor günlerdi. Klip çok güzeldi ve insanların yaşadıkları onca şeye rağmen hala gülümseyebildiklerini çok güzel gösterdik ama kamera arkasında çok zor geçti. Açıkçası biraz korkunçtu, güvenliğimiz her an risk altındaydı ve ortam çok gergindi. Biz orda sadece 4-5 gün kaldık ama insanlar yıllardır ordalar. 

Korktunuz mu peki?

Korkmak değil aslında, endişelendim diyebiliriz. Özellikle ekip için endişelendim. İngiltere’ye döndüğümüzde kimsenin ailesine gidip de “üzgünüz, birini kaybettik” demek istemedim. En büyük korkum ekipten birinin başına birşey gelmesiydi. Kahraman gibi konuşmak istemem, kendi ailem de var sonuçta. Ama dediğim gibi biz orda 4-5 gün kaldık ama barış aktivistleri, gönüllüler yıllardır oradalar ve her an kaçırılma, şiddet görme tehdidiyle yaşıyorlar. 

Siz İsrail Lübnan’ı bombalamaya başlamadan bir gün önce Tel Aviv’deydiniz. Bombardıman başlayınca ne düşündünüz?

Korkutucu bir zamandı, bombalamadan hemen önce ordaydık ve arkadaşlarımızdan pek çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak olaya dahil olmak zorunda kaldı. Ordayken pek çok radyo kanalını dolaşmıştık, ordu kanallarını da ve pek çok genç insanla tanıştık. Hepsi gerçekten çok iyi insanlardı. Bombalama başlayınca ordudakiler mecburen dahil oldular... Biliyor musunuz ben gençken çok daha idealisttim. “Savaştan uzak dur”, “şiddetten uzak dur” bunun gibi pek çok şey... Ama artık yaşlandıkça olayları herkesin bakış açısından görebilmeye başladım. Elbette şiddetin ve insanları öldürmenin bir bahanesi yok. Ama artık politik durumları hemen yargılamaktan uzak duruyorum çünkü olayın bütününü anlamak oldukça güç. Resmin tamamını görmek gerektiğini düşünüyorum.

* Bu röportaj billboard.com'da yayınlanmıştır. (2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder